Ali Resul Usul, "Ergun Özbudun'un Türk Siyaset Bilimine Katkılarının Değerlindirilmesi", in Serap Yazıcı, Kemal Gözler, Fuat Keyman (Ed.), Özbudun'a Armağan / Essays in Honor of Ergun Özbudun, Ankara, Yetkin Yayınları, 2008 (Cilt I: Siyaset Bilimi / Vol. I: Political Science), s.1-15.

 

(Sayfaların Armağan'daki başlangıç numaraları aşağıdaki matinde [s.X] şeklinde gösterilmiştir)

 

 

 

ERGUN ÖZBUDUN'UN TÜRK SİYASET BİLİMİ'NE KATKILARININ  DEĞERLENDİRİLMESİ

 

 

Ali Resul Usul*

 

 

 

GİRİŞ

Türkiye'de “demokrasiye geçişin” kabul edilen tarihi 1950'dir. 1950'den bu yana demokrasi ve demokratikleşme Türkiye'de kamuoyunda en çok tartışılan sorunlar arasında olmasına rağmen bu satırların yazıldığı Nisan 2008 tarihinden dönüp geriye baktığımızda, şaşırtıcı bir şekilde, Türkiye'de, demokrasi hakkında akademik çalışmaların olması gereken yerde bulunmadığını gözlemlemek mümkündür. Genel anlamda, Türk siyaset bilimi literatürü Türkiye’de demokrasinin ve demokratikleşme ya da demokratikleşememe sürecinin dinamiklerini karşılaştırmalı ve teorik zeminde yeterinde ortaya koyabilmiş değildir. Oysa ki, dünyanın bir çok ülkesinde, siyaset bilimi ve siyaset bilimcilerin en fazla anlamaya çalıştıkları olgu ve süreçler arasında demokrasi ve demokratikleşme gelmektedir. “Demokratikleşme”, “demokrasiye geçiş” ve “demokratik pekişme” hakkında hatırı sayılır bir akademik literatür oluşmuş durumdadır. 

         Bu konuda yapılan önemli akademik çalışmalara bakıldığında, genelde Latin Amerika ve daha az ölçüde de Güney Avrupa ülkelerinin (İspanya, Yunanistan ve Portekiz) demokratikleşme literatüründe aslan payını aldıkları görülmektedir. Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerindeki demokrasi ve demokratikleşme tartışmalarının ise daha ziyade “İslam ve demokrasi” gibi farklı akademik düzlemde yapıldığı görülmektedir. Soğuk Savaş'ın bitmesi ile birlikte, eski Doğu Avrupa ülkelerinde gerçekleşen hızlı demokratikleşme, bu konularda çalışma yapan araştırmacıların dikkatinin bu bölgeye çevrilmesine neden olmuştur. Diğer yandan, Soğuk Savaş sonrası dünyada “liberal demokrasinin küresel yükselişi”, demokratikleşme çalışmalarına yeni bir ivme, motivasyon ve teorik zenginlik kazandırmıştır.

         Türkiye ise, “üçüncü dalga” değil “ikinci dalga” demokratikleşme halkasında sayılmasına ve görece çok önce demokrasiye geçiş yapmış olmasına [s.2] rağmen, Türk demokrasisi, hala,  kırılganlığını ve pekişmemiş karakterini muhafaza etmektedir. 1999 yılında ivme kazanan Avrupa Birliği sürecinde yaşanması umut edilen büyük demokratik dönüşüm dahi bugün Türkiye'de demokrasinin yeterince pekişmesine yol açamamıştır. Bu konuda, yukarıda ifade ettiğimiz uluslararası literatürden de istifade ederek kavramsal ve mukayeseli bir metodoloji ile Türk demokrasisinin serüvenini inceleyen akademik araştırmalara ihtiyacımız olduğu aşikardır. Bununla birlikte, Türk demokrasinin sorunları ve Türkiye'de demokratikleşmenin ya da demokratikleşememenin dinamikleri konusunda kavramsal ve karşılaştırmalı şekilde çalışan Türk siyaset bilimcileri bu konularda çok önemli eserler vermişlerdir. Örneğin, aşağıda ele alacağımız Ergun Özbudun'un yanında, Metin Heper ve İlkay Sunar, yukarıda ifade ettiğimiz şekilde önemli eserler kaleme alan Türk akademisyenler arasında ilk akla gelenlerdir.

 

ERGUN ÖZBUDUN'UN YAYINLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ

Türkiye'de daha fazla, anayasa profesörü kimliği ile ön plana çıkmış olan Ergun Özbudun aynı zamanda Türk Siyaset Bilimine büyük katkılar yapmış olan ve yapmaya devam eden bir siyaset bilimcidir. Öyle ki, Özbudun'un yazdıklarına şu veya bu şekilde referans verilmeden Türk siyaseti hakkında yazılmış olan herhangi bir akademik eser eksik kalmış demektir. Ergun Özbudun, Türk siyaset biliminin dünya klasmanında yükselmesine katkıda bulunan nadir sosyal bilimcilerimiz arasındadır. Özbudun'un eserlerine bakıldığında aşağıdaki genel hususiyetler ön plana çıkmaktadır:

1.     Özbudun'un, özellikle Türk demokrasisi hakkında kaleme aldığı akademik yayınlar   uluslararası demokrasi ve demokratikleşme literatürüne de önemli katkılar içermektedir. Diğer bir deyişle, yazılan bu eserler, yalnızca Türkiye'yi ve Türk siyasetinin hem Türkiye'de hem de yurt dışında bulunan akademik ve akademik olmayan çevreler tarafından daha iyi anlaşılmasına hizmet etmemiş; aynı zamanda, Türkiye örneğinden yola çıkararak, genelde siyaset bilimine özelde de demokratikleşme literatürüne önemli katkılar yapmışlardır. Bu nedenle, Özbudun ve eserleri, uluslararası düzeyde akademik bir literatüre katkı yapması açısından çok önemlidir. Diğer yandan, Özbudun, yalnızca Türkiye üzerine yazmamış, demokrasi ve demokratikleşmenin çeşitli veçheleri hakkında teorik ve kavramsal yayınlar da yapmıştır (örneğin, Özbudun 1970, 1989, 1996a, 199b; Weiner ve Özbudun 1987; Landau, Özbudun ve Tachau 1980).

2.     İkinci olarak, dikkat çekici bir diğer nokta da Özbudun'un, eserlerinde, karşılaştırmalı bir metodoloji kullanmaya gösterdiği özendir. Siyaset bilimi üzerine kaleme aldığı bir çok eserde, Profesör Özbudun'un dünyanın bir çok ülkesinde yaşanan demokrasi tecrübesinden süzülen kavramsal analizleri Türkiye tecrübesi ile sık sık karşılaştırdığı görülmektedir. Özellikle Latin Amerika ve Güney Avrupa ülkelerinde şimdiye kadar vuku [s.3] bulmuş olan demokratikleşme ya da otoriterleşme tecrübeleri Profesör Özbudun tarafından Türkiye ile çok başarılı bir şekilde kıyaslanmıştır (örneğin, Özbudun 2003, 2000, 1970, 1990; Landau, Özbudun ve Tachau 1980).

3.     Profesör Özbudun'un eserlerinde oldukça güçlü bir teorik zemin bulunmaktadır. Eserlerde, siyasal sosyoloji ve siyaset biliminin yaklaşım ve kavramlarının ustaca kullanıldığı görülmektedir. Bu bakımdan, eserlerde, hem metodoloji hem de üslup akademik ve bilimsel olduğu gibi, salt “anlatıcı” bir tarz yerine analitik bir yaklaşımın eserlere hakim olduğu kolaylıkla fark edilmektedir (Örneğin, Özbudun 1976; 1981b, 2003).

4.     Profesör Özbudun'un İngilizce kaleme aldığı eserleri Princeton ve Harvard Üniversiteleri gibi dünyanın en saygın üniversiteleri ve diğer saygın yayınevleri tarafından basılmıştır. Bu şekilde, bir Türk siyaset bilimcinin eserleri dünyanın en saygın yayınevleri tarafından basılması doğrudan doğruya Türk siyaset biliminin dünya klasmanında yükselişe geçtiği anlamına gelmektedir (Örneğin, Özbudun 1966, 1976, 2000).

5.     Özbudun'un eserlerinde dikkat çeken bir diğer önemli husus da, eserlere hakim olan yalın ve anlaşılır dildir. İster İngilizce isterse de Türkçe yazılmış olsun, Özbudun, meramını çok net ve anlaşılır bir şekilde ortaya koymaktadır. Hem İngilizce hem de Türkçe dillerini olan hakimiyeti, Özbudun yazdıklarını oldukça anlaşılır kılmasına yardımcı olmaktadır. Ayrıca, Özbudun'un eserlerinin dilinin netliği yanında, eserlerin başı sonu belli, karmaşadan uzak yapısı da birçok akademisyene nasip olmayan çok önemli bir meziyettir. Bütün bunlara ilave olarak, Özbudun'un dilinin akademik ve objektif bir nitelik taşıdığı ve kendini belli bir ideoloji veya siyasi tarafın savunucusu pozisyonuna asla sokmadığı çok önemli bir özelliktir.

 Özbudun, Türk demokrasisinin bir çok veçhesi hakkında sayısız eser vermiştir. Burada, bütün bu yayınların hepsi olmasa da, belli başlı olanlarını özet bir şekilde değerlendirerek Profesör Özbudun'un görüşlerini temel hatlarıyla ortaya konulmaya çalışılacaktır. Özbudun'un yayınlarının, Türkiye'de siyasi katılım ve sosyal değişme; asker-sivil ilişkileri ve askerin Türk siyasetindeki rolü; Türkiye'de demokrasiye geçişin ve “demokratik çöküşlerin” mahiyeti ve dinamikleri; Türkiye'de devlet ve siyasi elit ilişkileri; siyasi partiler ve parti sistemi; Anayasa yapım siyaseti ve bunun Türk demokrasisine olan etkisi; ve Türkiye'de demokratik pekişmenin önündeki sorunlar üzerine yoğunlaştığı görülmektedir.

 Ergun Özbudun'un Metodolojisi

Genel olarak bakıldığında, Ergun Özbudun'un analizlerinde belirleyici olan “yapısal faktörlerden” ziyade “siyasi süreçtir”tir. Bu bakımdan, özellikle 1980'lerin ortalarından itibaren demokratikleşme çalışmalarına hakim olmaya başlayan “siyasi süreç” ağırlıklı “demokrasiye geçiş” literatürünün [s.4]Özbudun'un eserlerinde metodolojik olarak da etkisini görmek mümkündür. Buna göre, örneğin, Türkiye'nin 1950'de demokrasiye geçmesini, ülkeyi yöneten elit ve muhalefetin davranışlarında aramak daha doğru olacaktır. Etkisi olsa dahi, bir takım uluslararası faktörler ya da yapısal ve kültürel açıklamalar asıl etken olarak Özbudun'un değerlendirmelerinde yer almazlar.

         Benzer şekilde, Türkiye'de demokrasinin bir türlü kökleşememesinin nedeni bir takım sosyo-ekonomik ya da kültürel etkenlerden ziyade, elitlerin demokrasi konusunda uzlaşamamalarıdır. Türkiye'de yaşanan “demokratik çöküşlerin” de altında yatan ana unsurun “siyasal süreç” olduğu da yazar tarafından sıklıkla vurgulanmaktadır(Örneğin, Özbudun 2003: 20-47). Bu bakımdan, Özbudun'un eserlerine hakim olan metodolojinin Dankwart Rustow, Juan Linz, Philippe Schmitter, Alfred Stepan, Terry Lyn Karl, Guillermo O'Donnell, Giuseppe Di Palma, Laurance Whitehead ve Larry Diamond gibi demokratikleşme literatüründe önemli yere sahip yazarlarla benzerlik göstermektedir.[1] Bu literatürün en önemli hususiyeti, bir ülkede demokrasiye geçilmesi için yapısal ön şart arama yerine demokrasinin bir tür “imalat” olduğu gerçeği ile hareket ederek, ülkede bulundan elitlerin davranışları üzerine, daha fazla yoğunlaşmasıdır. Bu literatür, demokratikleşme için yapısal ön şartlar arayan alternatif açıklamalardan daha iyimser açıklama modelleri ileri sürmektedir (Remmer 1995; Shin 1994; Bunce 2000).

         Bununla birlikte, Özbudun'un, bir “ön koşul” şeklinde değil de, özellikle Türkiye'de elitler arası uzlaşmanın zorluğunu açıklamak için tarihsel faktörlere vurgu yaptığı görülmektedir. Bu meyanda, Şerif Mardin'in (1973) açıkladığı şekliyle merkez-çevre ilişkisinin tarihi boyutu Türk siyasetini anlamaya yönelik bir kavramsal açılım olarak Özbudun'un eserlerinde önemli yer tutarken; aynı zamanda, Türk devlet elitinin paradigması olan Kemalizmin tarihsel oluşumunu da Özbudun  eserlerinde vurgular (Özbudun 2003, 1996a, 1995, 1984, 1981a, 1976). Bu bakımdan, Ergun Özbudun, Metin Heper, İlkay Sunar ve Şerif Mardin gibi Türk siyaset bilimimin önde gelen duayenlerinin benzer bir tutum içinde oldukları söylenebilir (Heper 1992, 1985; Sunar 1996, 1974; Sunar ve Sayari 1987; Mardin 1969, 1972).  Bu açıdan bakıldığında, Türk siyasetinde ve Türkiye'de devlet-toplum ilişkilerinde Osmanlı'dan (ve belki de daha öncelerden) önemli bir tarihsel “miras” bulunmakta, bugünkü Türkiye ile Osmanlı Devlet geleneği arasında, “kopuşlar” olmakla birlikte önemli “devamlılıklar” da bulunmaktadır (Özbudun 1996a, 1993a, 1984; Heper 2000. 

         Profesör Özbudun'un 1976 yılında “Princeton University Press” tarafından basılan Social Change and Political Participation in Turkey başlıklı [s.5] eseri, diğerlerinden daha farklı bir konuma sahip olduğu görülmektedir. Özbudun, bu önemli eserinde, Türkiye'de yükselen “modernleşme” ile “oy verme davranışı” (voting behaviour) arasında ilişki kurarak modernleşmenin yapısal bir şekilde oy verme davranışını değiştirmekte olduğu iddiasında bulunmakta ve bunu özellikle 1973 seçim sonuçları ile analiz etmektedir. Bu eserinde, Özbudun'un 1970'lerde popüler olan Samuel Huntington'ın başını çektiği “yeni-modernleşmeci” literatürden etkilendiği görülmektedir. Aslında, Özbudun, “modernleşmeci” literatürün umduğu gibi, Türkiye'de “modernleşme ile siyasi katılım daha da artacağı” tezinin geçerli olmadığını eserinde ortaya koymaktadır. Tersine, Özbudun'un istatistiksel olarak da ortaya koyduğu gibi, sosyo-ekonomik anlamda “az gelişmiş” kırsal bölgelerdeki siyasi katılım “daha gelişmiş” kentlerdeki siyasi katılımdan daha fazladır. Özbudun bu “bilmeceyi” “yeni-modernleşmeci” ve belli bir oranda da evrimselci (evolutionary) bir yaklaşımla, katılımı “özerk katılım” ve “mobilize olmuş katılım” olarak ikiye ayırır ikinci tür katılımın “riayetkarane (deferential)” (yani bireysel/rasyonel olmayan yönlendirme veya baskıyla yapılan tercih) olduğunu ve modernleşme ile birlikte bu tür katılımın azalıp birinci tür katılımın Türkiye'de artacağını iddia etmiştir. Özbudun'a göre, Türkiye sosyo-ekonomik düzlemde modernleştikçe aynı zamanda, kültürel merkez-çevre esaslı oy verme davranışı tıpkı “gelişmiş” ülkelerde olduğu gibi (özellikle Avrupa toplumlarında olduğu gibi) “sınıf” merkezli/fonksiyonel temelli olacaktır (Özbudun 1976; Özbudun ve Tachau 1975). Ancak Özbudun'un son yazdıklarında bu tür analizler görülmemektedir. Buradan, Özbudun'un, çalışmalarının metodolojisinde “sınıf analizi” ve/veya “sosyo-ekonomik gelişmişlik” temelli analizleri daha sonra fazla sürdürmediği anlaşılmaktadır.

 Özbudun'a Göre Türk Demokrasinin Sorunları ve Demokratik Pekişmenin Önündeki Engeller

Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, Özbudun'un Türk siyasetini ve demokrasi serüveni açıklamada devlet ve siyasi elitlerin mahiyeti ve birbirleri ile olan ilişkileri çok önemli bir yer tutar (Örneğin, Özbudun 2003, 1993a). Örneğin, Türkiye'nin 1950 yılında demokrasiye geçmesini Özbudun, yukarıda ifade ettiğimiz genel “transitology” yani “demokrasiye geçiş bilimi” (Schmitter 1995) literatürüne paralel bir şekilde iktidar ve muhalefetteki ılımlıların anlaşmaları neticesinde yumuşak bir şekilde, literatürde ifade edildiği gibi “pactada” ile açıklamaktadır (Özbudun 2003: 22-3). Türkiye'de demokrasiye geçiş Özbudun'a göre, iç dinamiklerle olmuştur ve bunda CHP “mantalitesi” nin etkisi büyüktür. CHP'li elit dünya görüşü açısından demokrasiye uzak olmadığı gibi, tek başına otoriter bir rejimi uzun süre sürdürecek kapasiteye de sahip değildir. Diğer yandan, Özbudun'a göre uluslararası [s.6] faktörler  (örneğin zaman zaman iddia edildiği gibi ABD baskısı) ancak kolaylaştırıcı etkiye sahiptirler. Keza, yapısal açıklamalar da bu geçişi açıklamaya yetmemektedir.

         Türkiye görece çok önceleri demokrasiye geçmiş olmasına rağmen bu güne kadar hala Türkiye'de demokrasi tam olarak pekişmemiş ve demokrasinin kırılganlığı, AB adaylığına rağmen, tamamı ile giderilememiştir. Özbudun, bunun nedenlerini incelerken gene büyük ölçüde analitik bir şekilde ve demokratikleşme literatüründen azami derecede istifade ederek mukayeseli bir perspektif ortaya koymaktadır. Bu bakımdan, Özbudun, analizlerini Türk siyaset biliminde nadir rastlanan güçlü bir teorik zeminde yapmaktadır. Juan Linz'in (1978) de ortaya koymuş olduğu şekilde, Özbudun Türkiye'de yaşanan “demokratik çöküşlerin” ana nedenlerini elitler arası anlaşmazlıklarda aranması gerektiğini düşünmekte ve bu konuda 1960, 71 ve 80 müdahalelerini yukarıda ifade ettiğimiz çerçeve içinde detaylı olarak analiz etmektedir (Özbudun 2003: 34-47).

         Özbudun'a göre Türkiye'de demokrasinin en büyük sıkıntısı yalnızca demokrasinin net bir şekilde 1960 ve 1980 de olduğu gibi “çöküşü” değil, formal anlamda demokratik kurumlar ve demokratik süreç olmasına rağmen, demokrasinin bir türlü vesayet yapısından kurtulamamasıdır. Aslında, “yeni demokrasiler” olarak ifade edilen 1990'larda “liberal demokrasinin küresel yükselişi” (Diamond ve Platter 1993) ile birlikte, dünyanın bir çok bölgesinde seçimlerle demokratik hükümetlerin iş başına gelmesi sonrasında, bu rejimlerin bir türlü demokrasilerini pekiştirememeleri, ciddi bir sorun olarak demokratikleşme literatüründe uzunca bir süre tartışılmaktadır (Huntington 1997; Linz ve Stepan 1996). Ancak Türkiye'nin bu “yeni demokrasilerden” farkı, 1950'lerden bu yana demokrasinin ülkemizde bir türlü yeterince pekişememesidir. “Yeterince” pekişemeyen demokrasilerde sorunlar birbirlileriyle bağlantılı iki boyutta kendini gösterir. Hem demokrasinin kırılganlığı devam eder, yani, demokratik süreç türlü yollarla (genelde askerin siyasi sürece doğrudan ya da dolaylı müdahale etmesiyle) kesintiye uğrayabilir ya da  demokrasinin daha sağlıklı olması için gereken demokratik standartlar, örneğin siyasi kültürün demokratikleşmesi, bir türlü arzu edilen şekilde gerçekleşemez. Demokratik süreç aynı zamanda demokratik normun da gelişmesi için gereklidir. Fakat, demokratik sürecin daraldığı ve formal veya enformal yollarla kısıtlandığı bir “kısıtlanmış” demokraside demokrasi bir türlü pekişemez[2]. [s.7]

 

Siyasette Asker ve Vesayet

Bu bakımdan, Özbudun'un “Türk siyasetinde asker” analizleri oldukça önemlidir. Özbudun, özellikle Latin Amerika ve Güney Avrupa ülkelerinde darbe sonrası demokrasiye geçildikten sonra askerin siyasetteki etkisini de analizlerine katarak Türkiye'de askerin siyasetteki yerini karşılaştırmalı bir şekilde ortaya koymaktadır.[3] Özbudun'a göre, asker, bir çok ülkede, müdahale sonrası “demokrasiye geçişe” karar verdiğinde bir takım “çıkış güvenceleri”ni anayasa ve yasalara yerleştirmektedir. Bunlar, vesayet yetkileri, mahfuz alanlar, seçim sürecinin manipülasyonu, askeri rejimlerdeki kararların geri alınmazlığı ve genel af veya sorumlu olmama yasaları şeklinde sıralanabilir (Özbudun 2003:98-112). Bir çok darbe sonrası ülkede, vesayetçi rejim devam eder ve vesayetçi yarı-demokratik rejimlerde asker çoğu kez rejimin garantörü rolünü benimser. Bu durum Türkiye'de böyle olduğu gibi, mesela, 1988 Brezilya Anayasası'nda da bu şekildedir (Özbudun 2003:101). Özbudun'a göre (2003:107-8),

[U]zun vadede çıkış güvencelerinin akıbetini belirleyecek birbiriyle bağlantılı iki önemli  faktör vardır. Bunlardan birincisi, yeni bir askeri darbe ya da başkaldırı ihtimali, diğeri de ordunun siyasetteki rolüne ilişkin sivil güçler arasındaki fikir birliği ya da fikir ayrılığının derecesidir... Bu anlamda, askeri darbe tehdidinin varlığı, sivil siyasilerin beklentilerini ve hesaplarını önemli oranda etkiler ve bu sivilleri, askerlerle ittifak arama ya da askeri müdahale çağrıları yapma gibi, demokrasinin pekişmesini engelleyici davranışlara sevk eder. İkinci faktör de çok önemlidir, çünkü sivil siyasi güçler arasında askerin uygun olan rolü üzerinde var olabilecek görüş ayrılıkları, orduyu siyasete müdahale etme ve siyasal etkisini koruma ve hatta daha da arttırma imkanı verir.

Ancak, Özbudun, askerin Türk siyasetine olan etkisi bakımından çok olumlu olduğu izlenimini vermemektedir. Özbudun'a (2003:112) göre, mevzu “devletin bölünmez bütünlüğü” ve “laik yapısı” olduğunda, askerlerin sistemin dışına çıkmasını beklemek çok gerçekçi bir yorum olmayacaktır.

 

Güçlü Devlet Zayıf Toplum ve Demokrasi

Ergun Özbudun'un demokrasinin pekişmesi yönünde sivil toplum-devlet ilişkisini de incelemektedir. Özbudun, Türk akademisinde genel kabul gören (örneğin Heper (1985), Sunar (1996), Mardin (1969)) “güçlü Türk devleti zayıf toplum” tezini genel anlamda kabullendiği görülmektedir. Bu teze göre, [s.5][s.8] Osmanlı-Türk devleti, topluma göre oldukça güçlüdür ve toplum da devlet karşısında zayıf ve dağınıktır. Güçlü “orta sınıf” olmadığından Türkiye'de sivil toplum “güçlü devlet”i dengeleyecek bir güç temerküz edememiştir. Oysa ki Avrupa tarihi, özellikle de feodalizm ve feodalizmin Avrupa tarihine bıraktığı derin etki, bu teze göre, demokrasinin de Avrupa'da yeşermesinin önemli bir nedenidir. Osmanlı-Türk devletleri tarihinde feodalizm yoktur “güçlü devlet geleneği” vardır ve bu nedenle de siyasi güç en tepede temerküz ettiğinden demokrasi de tarihsel olarak bu topraklarda fazlaca gelişme imkanı bulamamıştır.

         Tabii burada sorunlu olan “devlet” geleneğinin olması değil “güçlü devlet” geleneğinin olmasıdır. Yoksa, demokratikleşme literatürü açısından, “devletlilik”  (stateness) çok önemli ve belki demokrasi için tek ön şarttır (Rustow 1970; Linz ve Stepan 1996). Tıpkı “çok güçlü devlet” geleneğinde olduğu gibi devletin zayıf olduğu ülkelerde de demokratikleşme sorunludur. Bu konuda en iyi örnek Doğu Avrupa ülkelerinin bazılarında (özellikle Romanya ve Bulgaristan) kamu kurumlarının zafiyeti demokrasinin buralarda yerleşmesinin nispeten, AB'ye rağmen, zorlanmasına neden olmuştur. Bu mevzuda, Heper bir makalesinde (Heper 1992), Türkiye'de “güçlü devlet geleneğinin” hem sivil toplumu baskılaması açısından demokrasinin pekişmesini zorlaştırırken, diğer taraftan “devlet geleneğinin” var olmasının demokrasinin uzun soluklu olmasını da sağladığını düşünmektedir.

         Özbudun da genel olarak yukarıda özetle ifade edilen kavramsal çerçeveye katılmaktadır (2003:111-127, 1990). Hatta, Özbudun, 1980'lerde yaşanan liberalleşme rüzgarına rağmen devletin toplumun lehine “geri çekildiğini” söylemenin güç olduğunu ifade etmektedir (Özbudun 2003:122). Ancak, bununla da birlikte, Türkiye'de sivil toplumun devletin karşısında güçlü bir şekilde çıkabileceğinin nadir örneği olarak, Özbudun “28 Şubat Sürecini” göstermektedir (Özbudun 2003:125).  “28 Şubat Süreci”nde “sivil toplum örgütlerinin” (özellikle Türk-İş, DİSK, TOBB, TESK ve TİSK) hükümete karşı oynadıkları etkin rol, Türkiye'de bazı önemli sivil toplum örgütlerinin etkin bir şekilde bir siyasi iktidara karşı hareket etmesi bakımından Ergun Özbudun'un Türkiye'de sivil toplumun gücünün arttığı sonucuna varmasına neden olmuştur.       Ancak, Türk siyasi eliti üzerine çok önemli bir eser vermiş olan Frank Tachau'nun (2001) da ifade ettiği gibi “28 Şubat Süreci”nde bazı “sivil toplum örgütlerinin” oynamış olduğu etkin rol, bu örgütlerin devlet eliti ile birlikte hareket ettikleri düşünüldüğünde, Türkiye'de bu süreçte sivil toplumun devlete karşı gücünün arttığı sonucuna ulaşmak zor görünmektedir. 

         Ayrıca, hem demokrasi-sivil toplum ilişkisini inceleyen literatür hem de Türkiye'nin yaşamış olduğu son siyasi tecrübeler “güçlü sivil toplum örgütlerinin” demokrasinin pekişmesi yönündeki rollerinin sanılandan daha karmaşık olduğunu ortaya koymaktadır. Örneğin, Alison Brysk (2000:151) ve [s.9] Ariel Armony (2004) tarafında da ifade edildiği gibi, “güçlü sivil toplum” her zaman demokrasinin pekişmesine hizmet etmeyebilir. Demokratikleşme literatürüne önemli katkılarda bulunan Diamond, Lipset ve Linz (1995:30) de sivil toplum örgütlerinin demokratik pekişmeye gerçekten katkı yapması için bu örgütlerin “sözde değil özde” demokratik olmaları ve iç yapılarının da demokratik, çoğulcu ve tolerans kültürü taşıması gerektiğini düşünmektedirler. Bu nedenlerle, Türkiye'de sivil toplumun güçlenmesi kadar bu örgütlere hakim olan siyasi değerlerin ne olduğu demokratikleşme süreci açısından oldukça önemlidir.

 

Siyasi Partiler ve Parti Sistemi

Ergun Özbudun'un  Türk siyaset bilimi literatürüne yaptığı en önemli katkılardan bir bölümü de siyasi partiler ve Türkiye'deki parti sistemi ile ilgilidir. Sadece Türk parti veya seçim sistemi hakkında değil, Özbudun bu konularda mukayeseli ve teorik yayınlar da yapmıştır (Örneğin, Özbudun 1989; Weiner ve Özbudun 1987; Landau, Özbudun ve Tachau 1980;).

         Siyasi partilerin gelişmesi ve kurumsallaşmasının demokrasinin pekişmesi için ne kadar önemli olduğu demokratikleşme literatüründe sıklıkla ifade edilmektedir (Örneğin, Mainwaring 1998). Özbudun'a göre de, güçlü ve demokratik parti teşkilatlanmaları ve parti sistemi demokratikleşme sürecinin olmazsa olmaz koşulları arasında olduğu için, Türkiye'de parti sisteminde ve parti teşkilatlanmalarında bulunan bazı sorunlar, Türkiye'nin demokratikleşmesinin önünde engel teşkil etmektedirler. Özellikle 2002 genel seçimler öncesinde, “parçalanmışlık”, “kutuplaşma” ve “oynaklık” Türk parti sisteminin en önemli sorunları arasında bulunmaktaydı (Özbudun 2003: 69-76; Özbudun 1981). 2002 seçimleri ile bu tablonun ne kadar değiştiği önümüzdeki seçimlerle daha netleşecektir.

         Özbudun'a göre, büyük ölçüde askeri müdahaleler nedeni ile, Türkiye'de siyasi partiler kurumsallaşamamışlar ve bu nedenle de, yukarıda ifade edilen sorunlar yanında, siyasi partilerin örgütsel kapasiteleri zayıf kalmış ve bu partiler sivil topluma yeterince nüfuz edemediklerinden,  özellikle Batı Avrupa'da görülen sivil topluma kök salmış siyasi partilerin benzerleri, Türkiye'de olmamıştır. Diğer yandan, önemli siyasi partilerde oligarşik ve aşırı merkezileşmiş yapılar demokrasilerin olmazsa olmaz unsurları olan siyasi partilerde iç demokratik mekanizmaların yeterince çalışmamasına neden olmaktadır (Özbudun 2003:79).

         Diğer yandan, Özbudun'a göre, “Avrupa'nın birçok bölgesinde partilerdeki örgütsel değişiklik genel olarak kitle partisinden herkesi kucaklayan [Catch-All] parti ya da kartel parti modeline doğru olurken, Türkiye, kitle partisi safhasından geçmeden, kadro partisinden herkesi kucaklayan parti ya da kartel partisine doğrudan bir atlama yapmıştır” (Özbudun 2003:94). Tabii [s.10] bu durum siyasi partilerin örgütsel zafiyetini göstermektedir. Özbudun'a göre bunun o zamanki tek istisnası Refah Partisi'dir (Özbudun 2003:94). Bugün, AK Parti, örgütsel gelişme açısından, kitle partisine en yakın partidir. Ancak, Özbudun'un “kitle partisine en yakın parti” şeklinde tanımladığı Refah Partisi 1998 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılırken, Anayasa Mahkemesi, bu satırların yazıldığı sıralarda, AK Parti'nin temelli kapatılma davasını görüşmektedir. Özbudun açısından, bugün hem bütün sistemi hem de Türkiye'deki parti demokrasisini zorlayan iki tane genel unsur vardır: “Siyasal İslam’ın” ve etnik temelli siyasetin yükselişi. Özbudun sistemin bu iki “radikal” unsuru özümsemede zorlandığı düşünmektedir. Bununla birlikte, Özbudun, Türk siyaseti'nin hala genel olarak parti siyaseti olduğunu düşünür ve hala Türkiye'de, Özbudun'a göre, “birçok insan bir demokraside siyasal partilere alternatif olmadığının farkındadır” (Özbudun 2003:95).

 

Demokrasi, Siyaset, Anayasa ve Anayasa Yargısı

Bilindiği gibi Ergun Özbudun, aynı zamanda Türkiye'nin en saygın anayasa hukukçularındandır. Hatta, Türkiye'de hukuk her zaman ön planda olduğu için, Özbudun'un hukukçu kimliğinin Türkiye'de daha çok ön plana çıktığı görülmektedir.[4] Ancak, genelde Özbudun'un hukukçu ile siyaset bilimci kimliklerini çok fazla karıştırmadığını görmekteyiz. Özbudun'un anayasa hukuku kitaplarına “pozitif hukuki yaklaşım” hakimdir ve “kendisi, ülkenin en seçkin siyaset bilimcilerinden birisi olmasına rağmen, hukuk alanındaki eserlerinde saf bir hukukçu olarak kalmıştır” (Gözler 2008).

         Anayasa hukuku ile siyaset biliminin buluştuğu iki özel durumdan bahsedilebilir: Birincisi, “anayasa yapım siyaseti” ve ikincisi de anayasal yargı ve demokrasi ilişkileridir.  Özbudun'un hem anayasa hukukçusu hem de siyaset bilimci ve her iki alanda da çok yetkin olması, Özbudun'un bu konulardaki değerlendirmelerini çok değerli kılmaktadır. Örneğin, Contemporary Turkish Politics (Çağdaş Türk Politikası) başlıklı kitabının üçüncü bölümü doğrudan doğruya Türkiye'deki “anayasa yapım siyaseti” ile ilgilidir. Zaten, Özbudun, doğrudan bu konu ile ilgili 1993 yılında çok önemli bir kitap yayınlamıştır (Özbudun 1993b).

         Özbudun'a göre, “oydaşmacı bir anayasa” demokratik pekişme şansını arttıran bir unsurdur. Ancak, Türkiye'de yazılan anayasaların hiçbiri (1924, 1961 ve 1982) bu vasfı kazanamamıştır ve bu nedenle de bu anayasalar zayıf siyasi meşruluğu haizdirler (Özbudun 2003:51). Bu açıdan bakıldığında, bugünlerde tartışılan yeni anayasanın “oydaşmacı” bir tutum içinde hazırlanması [s.11] anayasanın meşruluğunu ve böylece demokrasinin Türkiye'de pekişme imkanını arttıracaktır.

         Diğer yandan, Anayasa yargısının Türk siyaseti ve demokrasi açısından gittikçe daha fazla önem kazandığına şahit olmaktayız. Özbudun'un son zamanlarda özellikle anayasa yargısı üzerine yoğunlaştığı görülmektedir. Anayasa yargısının demokrasi açısından ne anlama geldiği aslında hem siyaset hem de hukuk felsefesinde uzunca bir süredir zaten tartışılmaktadır. Bilindiği gibi aslında bir anayasa mahkemesinin olması, temel hak ve özgürlükleri “despot” devlet veya “çoğunluk diktasına” dönüşmüş “demokrasinin” gazabından kurtarma ile yakından ilgilidir. Bu bakımdan, anayasa mahkemeleri liberal demokrasinin olmazsa olmaz bir unsuru olarak değerlendirilebilir.

         Ancak, demokrasi ve demokratikleşme açlılarından bakıldığında, bazı durumlarda anayasa mahkemelerinin almış olduğu kararlar demokratik bir siyasi rejimin temel ilkeleri ile çelişkiye düşebilmektedir. Son zamanlarda, sıkça görmeye başladığımız “juristocracy” itirazları bu nedenle yapılmaktadır. Özellikle Ran Hirschl'ın 2004 yılında “Harvard University Press” tarafından basılan Toward Juristocracy: The Origins and Consequence of the New Constitutionalism başlıklı eserinde, demokratik rejimlerde, “juristocracy”ye doğru küresel bir kayışın olduğu iddia edilmektedir. Kanada, İsrail, Yeni Zelanda ve Güney Afrika'da bulunan anayasa yargısını inceleyen yazar, bu ülkelerde, daha önce İngiliz hukuk sisteminin olması nedeni ile, anayasal yargının hakim olmadığı bir düzenden anayasa yargısının var olduğu bir düzene geçilmesini, hak ve özgürlüklerin daha iyi korunduğu idealist bir gelişme şeklinde algılamaz. Yazar, aslında, bu değişimin arkasında yatan ana nedenin, daha önce bu ülkelere hakim olan siyasal elitin etkinliğini ve statüsünü muhalefetteki elite karşı koruması mücadelesi  (hegemonic preservation) olduğunu ileri sürmektedir.

         Demokratikleşme ile birlikte, oy oranlarında azalma olan iktidardaki elit “çoğunlukçu (majoritarian) demokrasi” tehlikesine karşı aldığı önlemler arasında anayasa yargısı da bulunmaktadır. Anayasa denetimi, iktidarını korumaya çalışan “siyasi elit”, ticari ve ekonomik haklarını korumaya çalışan “ekonomi eliti” ve doğal olarak etki alanını genişletmek isteyen “yargı eliti”nin buluştuğu yerdir. Hirschl'a göre, yüzde yüz garanti olmasa dahi, yukarıda adı geçen ülkelerde anayasa mahkemelerinin almış olduğu kararlar yazarın tezini destekler mahiyettedir.

         Özbudun da, hem anayasa hukukçusu kimliği hem de doğrudan demokrasi ile ilgilenen siyaset bilimci kimliği ile çok haklı olarak “juristocracy” ye doğru bu küresel kayışın demokrasi teorisi açısından sonucunun ne olacağını sorgulamakta ve Hirschl'ın iddialarının Türkiye açsısından doğrulanabileceğini düşünmektedir. Türk siyasetinin en önemli iç dinamiğinin merkez-çevre rekabeti çerçevesi ile açıklayan Özbudun'a göre, Anayasa Mahkemesi'nin 23 yıllık [s.12] tecrübesine bakarak alınan kararların büyük ölçüde haklar ve özgürlüklerin daha iyi korunması amacından ziyade, sistemin korunmasını hedeflediğini düşünmektedir. Sistemi “tehdit” ettiği düşünülen “İslamcı” ve etnik temelli partiler bu bakımdan kapatılırken, mahkemenin almış olduğu kararlar, “çoğunlukçu demokrasiye” yargı düzleminde güven duyulmadığını da göstermektedir (Özbudun 2006: 218-9; Özbudun 2007).

         Bu durumda, klasik “güçler ayrılığı” anlamını yitirdiği gibi, Özbudun'a göre, Anayasa Mahkemesi, senato gibi, ikinci bir meclis vazifesi yapmaktadır ki bu durum “yargının siyasallaşması” ya da  “siyasetin yargısallaşması” durumlarına neden olmaktadır/olacaktır (Özbudun 2006: 219). Özbudun, bu durumun çözümünün kolay olmadığını düşünmektedir. Bir taraftan, anayasa denetimi bugünkü demokrasilerde kaçınılmazdır. Diğer yandan Anayasa Mahkemesi'nin denetimleri de demokrasi çerçevesinde olması gerekmektedir. Özbudun'a göre bu zor durumu çözebilecek bir formül, Almanya, Fransa, İtalya ve İspanya'da olduğu gibi, siyasi otoritenin, yargıçların seçimlerinde daha çok söz sahibi olması iken; yargıçların temel hak ve özgürlükler konularında kendilerini sınırlandırmaları da bu sorunun çözümünde yardımcı olabilecek bir diğer faktördür (Özbudun 2006:222).

         Demokrasinin pekişmesi açısından bu mesele değerlendirildiğinde, Özbudun'a göre, Anayasa Mahkemesi hak ve özgürlüklerin daha iyi korunması konusunda daha “aktivist” olması olumlu değerlendirilebilir, ancak Mahkeme'nin diğer konularda, örneğin temel ekonomi ya da sosyal tercihlerde “aktivist” olması doğru değildir. Mahkeme'nin bu tarz müdahaleleri karşısında “çok partili siyasetin ve partiler arası rekabetin anlamı kaybolacaktır” (Özbudun 2006:223). 

 

SONUÇ

Ergun Özbudun, Türk siyaset biliminin dünya klasmanında yükselmesine neden olan ender sosyal bilimcilerimiz arasındadır. 1966 yılından bu yana, Ergun Özbudun, hem Türk siyaseti hem de genel anlamda, demokrasi, demokratikleşme, siyasi katılım, oy verme davranışı, siyasi partiler ve parti sistemi hakkında bir çoğu saygın uluslararası yayınevleri ya da dergiler tarafından onlarca esere imza atmıştır. Yukarıda da değindiğimiz gibi, bu eserlerin çoğu metodolojik olarak mukayeseli ve analitik bir temelde kaleme alınmıştır. Eserlerde çok güçlü kavramsal analizler bulunmaktadır. Basit “anlatıcı” üslup yerine analiz edici ve “açıklayıcı” “bilimsel/akademik” üslup eserlere hakimdir. Özbudun, ayrıca, meramını çok net ve kolay anlatır ki bu büyük bir meziyet ve yetenektir. Ergun Özbudun, daha genç Türk siyaset bilimciler için hem metodoloji, hem üslup ve hem de yazılanların akademik/bilimsel kalitesi açısından eşsiz bir örnektir.

 [s.13]

 

 

REFERANSLAR

 

Alexander, Gerard. 2002. The Sources of Democratic Consolidation, Ithaca: Cornell University Press.

Armony, Ariel.2004. The Dubious Link: Civic Engagement and Democratization Stanford: Stanford University Press.

Brysk, Alison. 2000. Democratizing Civil Society in Latin America. Journal of Democracy 11(3): 151-165.

Bunce, Valerie. 2000. Comparative Democratization: Big and Bounded Generalizations. Comparative Political Studies 33(6/7): 703-734.

Di Palma, Giuseppe. 1990. To Craft Democracies. An Essay on Democratic Transitions. Berkeley: University of California Press.

Diamond, Larry ve Marc F. Paltter (der.) 1993. The Global Resurgence of Democracy. Baltimore: The Johns Hopkins University Press.

Diamond, Larry, Juan J. Linz and Seymour Martin Lipset. 1995. Introduction: What Makes for Democracy? In Politics in Developing Countries: Comparing Experiences with Democracy, der. Larry Diamond ve Juan J. Linz, 1-66. Boulder: Lynne Rienner Publishers.

Gözler, Kemal. 2008. Ergun Özbudun'un Türk Anayasa Hukuku Doktrinine Katkısı. Özbudun Armağanı, Ed. Serap Yacızı et al., Ankara: Yetkin Yayınları.

Heper, Metin. 1980. Center and Periphery in the Ottoman Empire with Special Reference to the           Nineteenth Century, International Political Science Review 1 (January): 81-105.

Heper, Metin. 1992.The Strong State as a Problem for the Consolidation of Democracy, Turkey and Germany Compared. Comparative Political Studies. 25(2): 169-194.

Heper, Metin. 2000.The Ottoman Legacy and Turkish Politics. Journal of International Affairs   54(1): 63-82.

Huntington, Samuel P. 1991. The Third Wave: Democratization in the Late Twentieth Century. Norman: University of Oklahoma Press.

Huntington, Samuel P. 1997. After Twenty Years: The Future of the Third Wave. Journal of Democracy 8(4): 3-12.

Landau, Jacop, Ergun Özbudun ve Frank Tachau (der.).1980.Electoral Politics in the Middle East. Stanford, Calif.: Hoover Instution Press.

Linz, Juan J. ve Alfred Stepan. 1996. Problems of Democratic Transition and Consolidation. Southern Europe, South America, and Post-Communist Europe. Baltimore: The Johns Hopkins University Press.

Linz, Juan. 1978. The Breakdown of Democratic Regimes: Crisis, Breakdown, and Reequilibration. Baltimore: Johns Hopkins University Press.

Mainwairing, Scott. 1998. Party Systems in the Third Wave. Journal of Democracy 9(3): 67-81.

Mardin, Şerif. 1969. Power, Civil Society, and Culture in the Ottoman Empire. Comparative Studies in Society and History 11 (4): 258-281.

Mardin, Şerif. 1973. Center-Periphery Relations: A Key to Turkish Politics? Daedalus 102 (Winter): 169-190.

Özbudun, Ergun. 1966. The Role of the Military in Recent Turkish Politics (Occasional Papers in            International Affairs). Cambridge, Mass.: Center for International Affairs, Harvard      University.

Özbudun, Ergun. 1970. Established Revolution versus Unfinished Revolution: Contrasting Patterns of Democratization in Mexico and Turkey. In Authoritarian Politics in Modern Society: The Dynamics of Established One-Party Systems, der. Samuel P. Huntington ve Clement H. Moore, 380-405. New York: Basic Books.

Özbudun, Ergun.1976. Social Change and Political Participation in Turkey. Princeton: Princeton University Press.

Özbudun, Ergun. 1981a. The Nature of the Kemalist Political Regime. In Atatürk: Founder of a Modern State, der. Ali Kazancıgil ve Ergun Özbudun, 79-102.  London: C. Hurst.

Özbudun, Ergun. 1981b. The Turkish Party System: Instutionalization, Polarization, and Fragmentation. Middle Eastern Studies 17: 142-156.

Özbudun, Ergun. 1984. Antecedents of Kemalist Secularism: Some Thought on the Young Turk Period. In Modern Turkey: Continuity and Change, der. Ahmet Evin ve Metin Heper. Opladen: Leske Verlong and Budrich GimbtH.

Özbudun, Ergun. 1989. Studies on Comparative Elections. Comparative Politics 21(2): 237-247.

Özbudun, Ergun. 1990. Turkey: Crises, Interruptions, and Reequlibrations. In Politics in Developing Countries: Comparing Experiences with Democracy, der. Larry Diomand, Juan Linz ve Seymour Martin Lipset, 175-217.  Boulder: Lynne Rienner.

Özbudun, Ergun. 1993a. State Elites and Mass Political Culture in Turkey. In Political Culture and Democracy in Developing Countries, der. Larry Diamond. Boulder: Lynne Rienner.

Özbudun, Ergun. 1993b. Demokrasiye Geçiş Sürecinde Anayasa Yapımı. Ankara: Bilgi Yayınevi.

Özbudun, Ergun. 1996a. The Ottoman Legacy and the Middle East State Tradition. In Imperial Legacy: The Ottoman Imprint on the Balkans and the Middle East, der. L. Carl Brown, 133-157. New York: Columbia University Press.

Özbudun, Ergun. 1996b. Turkey: How Far From Consolidation? Journal of Democracy 7 (3): 123-138

Özbudun, Ergun. 2000. Contemporary Turkish Politics. Challenges to Democratic Consolidation, Boulder: Lynne Rienner Publishers.

Özbudun, Ergun. 2003. Çağdaş Türk Politikası: Demokratik Pekişmenin Önündeki Engeller  (Çeviren Ali Resul Usul). İstanbul: Doğan Kitapçılık

Özbudun, Ergun. 2006. Political Origins of the Turkish Constitutional Court and the problem of Democratic Legitimacy. European Public Law 12(2): 213-223.

Özbudun, Ergun. 2007. Türk Anayasa Mahkemesinin Yargısal Aktivizmi ve Siyasal Elitlerin Tepkisi. Ankara Üniversitesi SBF Dergisi 62(3): 258-268.

Özbudun, Ergun ve Frank Tachau. 1975. Social Change and Electoral Behavior in Turkey: Toward A 'Critical Realignment'. International Journal of Middle East Studies 6(4): 460-480.

Özbudun, Ergun ve Serap Yazıcı. 2004. Democratization Reforms in Turkey (1993-2004). İstanbul: TESEV.

Remmer, Karen L. 1995. New Theoretical Perspectives on Democratization. Comparative Politics 28(1): 103-122.

Rustow, Dankwart A. 1970. Transitions to Democracy. Toward a Dynamic Model. Comparative Politics 2: 337-363.

Schedler, Andreas. 1998. What is Democratic Consolidation? Journal of Democracy 9(2): 91-107.

Schmitter, Philippe C. 1986. An Introduction to Southern European Transitions from Authoritarian Rule: Italy, Greece, Portugal, Spain, and Turkey. In Transitions from Authoritarian Rule: Southern Europe, der. Guillermo O’Donnell, Philippe Schmitter, ve Laurence Whitehead , 3-10.  Baltimore: Johns Hopkins University Press.

Schmitter, Philippe C. 1995. Transitology: The Science or the Art of Democratization? In The Consolidation of Democracy in Latin America, der. Joseph S. Tulchin ve Bernice Romero,  11-41. Boulder: Lynne Rienner Publishers.

Schneider, Carsten Q. ve Philippe C. Schmitter.2004. Liberalization, Transition and Consolidation: Measuring the Components of Democratization.  Democratization 11(5): 59-90.

Shin, Doh Chull. 1994. On the third Wave of Democratization. A Synthesis and Evaluation of Recent Theory and Research. World Politics 47: 135-70.

Sunar, İlkay.1974.State and Society in the Politics of Turkey's Development. Ankara: A. Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayını.

Sunar, İlkay. 1996. State, Society and Democracy in Turkey. In Turkey Between East and West: New challenges for a Rising Regional Power, der. Wojtech Mastny ve R. Craig Nation, 141-154. Boulder: Westview Press.

Sunar, İlkay ve Sabri Sayari. 1987.Democracy in Turkey: Problems and Prospects. In Transition From Authoritarian Rule: Comparative Perspective, der. G. O’Donnel et al.,165-211. Baltimore: Johns Hopkins University Press.

Tachau, Frank. 2001. Özbudun'un “Contemporary Turkish Politics” başlıklı kitabının değerlendirilmesi, International Journal of Middle East Studies 33(4):657-60.

Weiner, Myran ve Ergun Özbudun (der.).1987.Competitive Elections in Developing Countries. Durham: Duke University Press.

 


 

* Bahçeşehir Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü,  İstanbul.

[1]             Bu yazarların Birkaç eseri için, bkz. Rustow (1970), Linz (1978), Karl ve Schmitter (1991), Di Palma (1990), Linz ve Stepan (1996).

[2]             Demokratik pekişme hakkında gittikçe gelişen önemli bir literatür oluşmuştur. Bu konuda, örnek olarak şu eserlere bakılabilir: Linz ve Stepan (1996), Schedler (1998), Schneider ve Schmitter (2004) ve Alexnader (2002).

[3]             Ergun Özbudun'un Türk demokrasisinde bir sorun olarak askerin rolü konusunda 1966 yılında Harvard Üniversitesi bünyesinde bulunan, “Center for International Affairs” tarafından “Güncel Türk Siyasetinde Askerin Rolü (The Role of the Military in Recent Turkish Politics)” başlıklı bir inceleme yayınladığını görüyoruz (Özbudun 1966).

[4]    Ergun Özbudun'un anayasa hukukçusu kimliği, Kemal Gözler'in Özbudun'a Armağan'ın diğer ciltteki makalesine bakılabilir.

 


(c) Yetkin Yayınları+Ali Resul Usul, 2008. Bu makale, buraya, Ergun Özbudun Armağanı'nı tanıtmak amacıyla yazarının ve Yetkin Yayınlarının izniyle K,. Gözler tarafından konulmuştur. Makale, yazarından ve yayıncısından izin almaksızın internet ortamında veya basılı olarak tekrar yayınlanamaz.


Konuluş Tarihi: 4 Temmuz 2008,

Ana Sayfa: www.anayasa.gen.tr

K. Gözler. kgozler[at]hotmail.com